.

Content

11 Ekim 2014 Cumartesi

#Volkan Kuru FaceBook


Tüm zamanlarımı seni beklemek için değerlendiriyorum. Bir saniye boş vaktim yok. Şimdi içeri girsen, hazırlıksız yakalayamazsın beni. Hazırım, seni bekliyorum. Bana ördüğün kazağım sırtımda… Atkım boynumda… Yaz kış çıkartamıyorum… Gelirde görürsün diye, bîtamam bekliyorum. Dışarıda bir çıt çıksa, kapının ardında bitiyorum. Biliyorum, vakitsiz zamanlarda iş çevirmeye bayılırsın. Kışın, denize ayağını sokmaya… Yazın, boğazlı çizmelerini giymeye… Baharda somurtup durmaya… Bayılırsın biliyorum. Terslik sen de mi; ben de mi… bilemiyorum. Çok meraklısı da değilim zaten… Ben sadece seni seviyorum. Ne tersliğe, ne de kim de olduğuna aldırmıyorum. Benim canımı acıtan… İçimi bunaltan… Beni kederden kudurtan… Yanımda olmayışın şu an! Telefona bakıyorum, çalmıyor. Mutfaktaysan “bir su getir” diye bağırıyorum. Su içmekliğim yok… seni sınıyorum. İnsan günde elli bardak su içemez ya! Hastayım biliyor musun? Bilsen yanımda olurdun, şüphem yok. Yalancıktan hastalanayım diyorum… Gelesin diye bir ateş çıksın benden… İnce hastalığa tutulmuş gibi öksüreyim… Elimi karnıma tutup ağlayayım istiyorum. Sonra vazgeçiyorum… Çocukça şeyleri sevmezsin sen… Zaten biliyorum; bir evde bir kişi şımarır… Bizim evain şımarığı sensin. Peki, ben ne olacağım? Hastalanmak, şımarmak, seni sıkmak yok. Peki, ben ne olacağım? Kapı beklemekten, mutfak kollamaktan, telefon kurcalamaktan korkuyorum. Aslında seni kaybetmekten korkuyorum. Benden nefret ettiklerini anladığım en yakın arkadaşlarım… Bekleme diyorlar! Bakar mısın, seni beklememeliymişim! Gelmeyecekmişsin çünkü. Boş laf! Sen beni ebediyen terk edebilir misin? İçinde kocaman bir boşluk olmaz mı o zaman? Anlamıyorlar işte bütün bunları, beni sevmediklerini yeni anladığım en yakın arkadaşlarım. Ama sende bunca zamandır bir telefon olsa açsaydın ne olurdu? Kızgınsın biliyorum, beni cezalandırıyorsun. Ancak bu kadar yeter, ben dersimi aldım. Bundan sonrası beni öldürmeye girer.

Volkan Kuru .
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Kategori